3 Temmuz 2013 Çarşamba

HAYAT

                                              HAYATA MOTİVE OLMAK          
         Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba! 3.sınıfın yoğunluğu içinde bloguma hiç zaman ayıramadım.İnanın hukuksal metinler dışında bir şey yazmayı o kadar özledim ki...Bazen kendi kendime arada en azından kafa dağıtmak,başka şeylerle ilgilenmek için bu yazma işine zaman ayırmalısın diyorum ama fırsat yaratamıyorum.Bu sefer bilgisayarın başına oturduğumda 'Belki de fırsatları ben yaratmalıyım' mantığı ile oturdum ve artık başlıyorum.
         Bir gün yine ders çalışırken dalıp gitmişim uzaklara doğru.Sanırım ders çalışmanın verdiği yorgunluk olsa gerek.Bir süre sonra nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi kağıt kalemle beraber masada buluverdim.Tabi ezberlenecek kağıtlar ve kanunlar bir tarafta,ben kağıt ve kalemle bir tarafta...Artık nasıl sıkıldıysam kalemimden kağıda şu cümleler dökülüvermiş: 'Hayatımız bir sigara misali adeta... Ana karnından çıktığımız anda hayat denilen kahpe basıyor çakmağa ve başlıyor amansız yolculuk...Bazen hızlı nefeslerle tüketiyor bizi bazense keyfini çıkara çıkara ağır ağır...Artık şans misali bize ne kadar ömür biçilmişse ona göre davranıyor. Tamamen kendi keyfine kalmış.Duruyor,dinleniyor ,bırakıyor,tekrar sarılıyor,tekrar çekiyor,hzlı çekiyor yavaş çekiyor ve en sonunda da baş parmağı ile işaret parmağı arasına alıp fırlatıp atıyor bir köşeye...Günü geliyor bu otoriteye biz karşı çıkıp hayatın bizi tüketmesine dur diyoruz ve yarıda bırakıyoruz bu keyfi...(Tabi sınırlı sayıda şanslı için geçerli)Yarım kalan hayatımız ve biz karşı karşıya kalıyoruz.Ama bu sefer tek farkla:artık hayatımızın içine sıçan birisi yok!
         Bu cümleleri yazarken nasıl bir düşünce yapısı içerisindeydim hala bilmiyorum ama sanırım depresif duygular,sınavlar ve ders yoğunluğunun verdiği etkiyle etrafımı sarmış.Bu sene bu duygular içerisine girerek hem kendimi hem de sevdiklerimi çok üzdüm sanırım.Ama artık fırsatları kendimin yaratması gereken zaman geldi.Bundan sonra hayatın beni çekmesine izin veremem.Buraya kadarmış sigaranın ömrü...
        Aslında bu yazımı yazma nedenime de yavaş yavaş geçme vakti geldi sanırım... Bu yazımda terzi kendi söküğünü dikemezmiş mantığından yola çıkmak istiyorum.Yıllardır çevremdeki insanların daha mutlu daha huzurlu yaşaması için çok çaba sarf ettim.Nice olaylar geçti başımızdan ve nice badireler atlattık sevdiğim insanlarla.Ama sonunda gördüm ki arada kalarak hep sorunlu insan olarak anıldım.Tabiri caizse iyilik edip kötü oldum.Boşuna dememişler:'İyilik yap denize at deniz bilmezse halik bilir' diye.Belki de öyle yapmak lazım.Ama işte benim tıkandığım noktalardan birisi de bu.Yıllarca iyi şeyler için yaptığım çabalar -affedersiniz ama burda şu espriyi yapmak istiyorum:bir gün gelir bir tarafımı tırmalar-sonuçsuz bir uğraşı olarak karşıma çıkıyor.Bu durum ilerleyen zamanlarda beni daha da yıpratarak elimi attığım dalın kuruduğu düşüncesine ve başarısız olduğum inancına kadar sürükledi.Başta da demiştim terzi kendi söküğünü dikemez diye ama terzinin de bir yerden başlaması lazım kendi söküklerini dikmeye...
    Her insan içinde bulunduğu durumdan daha iyisini hak ettiğini düşünür. İnsanın bu düşünceye sahip olması, onun var olma ve gelişme özelliğinin en önemli parçasını oluşturur. Okul derslerinden en yüksek notu almayı, ödevlerini günü gününe yapmayı, matematik, fen bilgisi, sosyal bilgiler ve Türkçe derslerinden; deneme sınavlarından en yüksek puanı almayı; derslerde öğretmenin sorduğu sorulara en önce doğru cevaplar vermeyi, arkadaşlarımız tarafından sevilen biri olmayı hepimiz çok isteriz. İyi bir fakültede okumayı, yüksek maaşlı ve saygın bir işte çalışmayı, iyi bir mevkide hatırı sayılır, insanlar arasında sözü dinlenir biri olmayı hangimiz arzu etmeyiz ki? Ancak isteklerine kavuşabilenler ne yazık ki çok küçük bir azınlık. Bunlar da istekleri doğrultusunda vakit kaybetmeden adım atanlardır.
     Bundan sonra yazıma daha önce okuduğum bir yazı ile devam etmek istiyorum.Bu yazım kendi söküğünü dikemeyen terzilere gelsin :)

    Genellikle kendi kendine motivasyonun artırılması konusu, insanların belki de cevabını en çok merak ettikleri konuların başında gelir. Başkası yapabilirken, ben neden başaramıyorum? Aslında sorunun cevabı da kendi kendini motive etme teknikleri içinde gizlidir. Yaşamın akıp gitmesi esnasında hayatı öğrenip tecrübe kazandıkça, daha sonra karşımıza gelen zorlukları daha kolay yendiğimiz ortadadır. Ayrıca hayatımıza yerleştirmeye çalıştığımız yeni bir bakış açısı ile başarıyı ve yüksek motivasyonu sağlamamız daha kolay olacaktır. Bütün bunlarla birlikte yaşamın kendisinden elde edeceğimiz birçok pratik ve deneyim sayesinde, ayakta kalma gücümüz de artacaktır.


İşe günaydınla başlayın: Evden ayrılıp yola çıktığınızda, karşınıza çıkan ağaçlara, çiçeklere bakmayı, tanındıklarınıza gülümseyerek günaydın demeyi ihmal etmeyin. Çiçeklere bakmak sizi rahatlatacak, tanıdıklarınıza günaydın demekse hem onların hem de sizin kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
Hormonlu yemeyin: Mümkünse yazın yaz besinleri, kışın da kış meyve ve sebzelerini tüketin. Örneğin; kışın yediğiniz domates sera domatesidir ve hormonludur. Yazın yediğiniz portakal dondurucudan çıkmıştır. Hormonlu yiyecekler vücudunuza yarar yerine zarar verir.
Sorunları normalleştirin: Güne güzel bir moralle başlamak öncelikle kendimize olan sorumluluğumuzdur. Elbette gün içerisinde iyi, kötü, stresli olaylar gelip bizi bulacak ve kaçınılmaz olarak moralimizin de bozulduğu anlar yaşanacaktır. Bunların hayatın cilveleri olduğunu aklımızda tutup yaşadığımız sürece kimi zaman bizi rahatsız edebileceklerini kabul etmek gerekir.
Kendinizi şımartın: Değerli olduğumuzu kabul ettikten sonra kendimizi biraz olsun şımartmayı da ihmal etmeyelim. Acaba bugün canımız güne kahve ile mi başlamak ister, bir bardak bitki çayıyla mı yoksa şöyle bir koca bardak süt veya çikolata mı? İçeceğimizi de seçtikten sonra hoşunuza giden fiziki bir özelliğinizi belirleyip kendinizi buna odaklayın: “saçların çok parlak” veya “bu yeni diş macunu dişlerini daha çok beyazlattı” gibi basit bir övgüde bulunabilirsiniz.
Her gün spor yapın: Her gün en az 30 dakika egzersiz çalışması yapmalısınız. Eğer ofiste çalışan birisi iseniz en az bir ofis egzersizi ve evinizde uygulayabileceğiniz en az bir adet egzersizi en kısa sürede öğrenmelisiniz. Yapacağınız egzersizlerin teknik olarak size ne gibi faydaları olduğunu öğrenmeniz sizi motive edecektir.
Beslenmenizi gözden geçirin: Beslenme biçiminizi gözden geçirin. Örneğin size kilo aldıran besinleri iyice tanımalısınız. Ayrıca hayatınıza yeşil sebze ve meyveleri daha ağırlıklı olarak sokmaya çalışın. Kırmızı et tüketimi ilerleyen yaşlar için bir takım sağlık sorunlarını ortaya çıkarabilir. En kısa sürede bir hastaneye gidip gerekli rutin testlerinizi yaptırın.
Sağlıklı bir vücuda sahip olun: Yaşadığınız sağlık sorunlarını daha az seviyelere indirmek için öncelikle kendinize bir spor programı ve bir beslenme programı oluşturmalısınız. Esasında çoğunlukla sadece diyet veya sadece spor yaparak sağlıklı kalmaya çalışmak olayın bütününden uzaklaşmanızı da sağlar. Tabi bunlar tek başına yeterli değildir.
Süper kahraman değilsiniz: Öncelikle şöyle düşünmelisiniz; siz her şeyi başarabilecek bir süper kahraman değilsiniz. Karşınıza hangi iş veya durum çıkarsa çıksın düşünce biçiminiz kazanmak olmamalıdır. Her zaman kazanamazsınız. “Ben elimden geleni yapacağım ve bundan sonrası için de olumlu düşüneceğim” diyebilmelisiniz.
Plan yapın: Planlı ve düzenli olmak, bir plan dahilinde ilerlemek her zaman insana güven verir. Sistematik, planlı/programlı bir yaşam toplumda sanıldığının aksine, insanı otomat yapmaz. Bu sıkıcı da değildir. Aksine planlı yaşamak, ne yapacağınızı bilmek, size güven verir. Kendinizin ne tepki vereceğini bilirsiniz ve dışarıdan insanlar tarafından saygıdeğer kabul edilirsiniz. Bütün bu etkenler olumlu pozitif bir güç olarak hayatınızın ilerlemesine katkıda bulunur.
İnancınızı sorgulayın: Neye, nasıl ve ne şekilde inandığınızı düşündünüz mü? İnanmak, başarmanın en önemli koşuludur. Gerçekten inanmadığınız hangi konuyu başardınız? Bir işe başlamadan önce, o olaya ne oranda inandığınızı düşünün.
Organik tüketin: Yeşil sebze, meyve, balık, nohut, yeşil mercimek, ızgara kırmızı et, turunçgil, çörek otu, keten tohumu, yeşil çay, ceviz, Antep fıstığı, nar ve çekirdeği, bal, pekmez, siyah üzüm çekirdeği, kivi yiyin, en az 1,5 litre içme suyu tüketin. Organik ürünler tüketmeye çaba gösterin. Hayatınızdan; ekmek, yanmış besinler, kızartmalar, fast food, cola vb. içecekleri çıkarın.
Tepkilerinizi kontrol altına alın: Evet çabuk sinirlenen ve olur olmaz şeylere ani reaksiyon gösteren biri iseniz, duygu durumunuzu ve vereceğiniz tepkileri kontrol altına almayı öğrenmelisiniz. Normalde tepki gösterdiğiniz bir konuya mutlu olduğunuzda daha az tepki gösterdiğinizi aklınıza getirin. Sözgelimi araba sürerken sürekli insanlara sinirleniyorsanız, bunu bundan sonra yapmamak konusunda karar almalısınız. Zira trafikteki sinirlenmeniz, kızmanız, bağırmanız çevrenizdeki insanları değiştirmeyeceği gibi aksine sizlerin sinirlerinin bozulmasına neden olur.
Dolabınızı temizleyin: Eğer çevresel koşullarınızda sizin moralinizi bozan dış faktörler var ise, vakit kaybetmeden bunları değiştirmekle işe başlayın. Sözgelimi evinizde sevmediğiniz eşyalar varsa derhal kurtulun. Giydiğiniz zaman size iyi hissettirmeyen giysilerinizi dolabınızdan çıkartın. Evinizdeki eşyalardan giydiğiniz giysilere kadar, hatta gittiğiniz mekanlara kadar moralinize olumsuz etki edecek tüm dış faktörlerden korunmalısınız.
Başkalarına yardım edin: Bazı insanlar sadece kendileri için yaşarlar. Hayat onların ‘ben’lerinde sadece kendileri için sürer gider. Oysa insanlar sosyal varlıklardır. Bir topluluk içinde yaşarlar ve her insanın birbirine hakkı dolaylı da olsa geçer. Başkalarına yardım etmek ve özellikle de ihtiyacı olanlara yardımcı olmak, insanın motivasyonunu üst düzeye çıkaran önemli unsurlardandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder