1 Ağustos 2013 Perşembe

ADALETSİZLİKLER İÇİNDE ADALET ARAMAK

                   ADALETSİZLİKLER İÇİNDE ADALET ARAMAK
          Aslında başlığı yazmak için çok uğraşmadım.Bunu birazdan yazımı okuyunca siz de anlayacaksınız.İlk önce belli başlı kavramlardan ve hukuk sürecine nasıl girdiğimden bahsetmek istiyorum.
          Hukuk,  bireytoplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.Hukuk kelimesi Arapça "hak" kökünden gelir ve hak kelimesinin çoğulu olarak bilinmektedir (galat-ı meşhur). Arapçada "hak" kelimesinin çoğulu "ah'kak"tır. Türk Dil Kurumu'na göre hukuk kelimesi, "Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür". Bunun dışında hukukun "haklar" anlamı da vardır. Mecazi anlamda ise, ahbaplık, dostluk anlamında da kullanılır.
           Bilimsel bir disiplin olarak hukuk, kendi içinde temel olarak ikiye ayrılır. Genel olarak hukukun kişiler arası ilişkileri konu alan kısmına Özel Hukuk, kişiler ile devlet veya devleti oluşturan kurumlar arası ilişkileri düzenleyen kısmına ise Kamu Hukuku adı verilir. Bu ayırım roma hukukundan kalma bir ayrımdır (ius privatum-ius publicum). Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku ve Devletler Özel Hukuku özel hukukun, buna karşılık Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku ve İdare Hukuku kamu hukukunun başlıca alt dallarıdır.
       Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır.
Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. İnsanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir ve tarihboyunca tartışmalı bir alan olmuştur.
Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur.
  • Eski Yunanlı düşünür Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.
  • Aristoteles’in hareket noktasını ise eşitlik kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir. Örneğin, günümüzde kişinin tükettiği herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi adil bir vergi değildir. Çünkü kişinin gelir düzeyini dikkate almaz. Buna karşılık, kişinin geliri üzerinden alınan ve gelir düzeyi yükseldikçe vergi oranının da arttığı gelir vergisi daha adil bir uygulamadır.
18. yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha dar biçimde tanımladılar. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir. Çünkü hukuk yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken, durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha çok yaklaşılabilir.
       Gelelim böylesine geniş ve içi dolu gözüken(!) hukukla tanışma hikayeme.Aslında biraz da kendimden kaynaklanan nedenlerle başladım bu serüvene.Çünkü küçüklüğümden beri içimde var olan bir terazi var ve doğru-yanlış,iyi-kötü gibi ikilemler hep bu terazide tartıldıktan sonra hayatıma yön vermeme yardımcı oluyor.Bu nedenledir ki hukuk sevdam çok küçük yaşlarda başladı.Bu nedenle de üniversite tercih zamanlarında hiç zorlanmadan Hukuk Fakültelerini peşi sıra yazmıştım.İşin diğer bir tarafı ise ailemizde hukukla ilgilenen kimsenin olmayışı.Her ne kadar gözüm kapalı yazsam da keşke bu işle uğraşan,bu işi meslek edinen kişilerle önceden bir görüşmem olsaydı diyorum içimden.Neyse öyle yada böyle alnımın teriyle geldim Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne.
        İlk seneler sanırım üniversiteye girişin verdiği bir rehavet olacak ki dört kolla sarılmıştım derslerime.Olayları,pratikleri çözdükçe seviniyor,daha da mutlu oluyordum.İnanın teori kısmı çok ilginç ve pratikten daha güzel.Sözlerimden inancını yitirmiş bir hukukçu olduğum anlaşılmasın.Sadece pratik hayatta gördüğüm bazı hukuksuzlukları,adaletsizlikleri,yanlışları belirtmek istiyorum.Belki de birilerine yardımcı olmuş olurum.
      Üniversitemin ilk yazından itibaren pratik hayatı görmek adına çeşitli hukuk bürolarında çalıştım ve şu satırları yazarken de çalışmaktayım.Pratik namına aklınıza gelebilecek her türlü işi yapmaya gayret ettim ve ediyorum da.Ofis işleri,icra takipleri,dilekçe yazımları,dava açma,müvekkillerle muhatap olma ve en önemlisi de memurların egosunu çekme...
     Yavaş yavaş konumuza gelecek olursak geçen günlerde daha önce karşılaşmadığım ve bundan sonra da karşılaşmak istemediğim vahim ve üzerinde şiddetle durulması gereken bir olayla karşılaştım.İcra dosyalarıyla ilgilendiğim bir sırada müvekkilimize ait bir dosyanın İcra Müdürlüğü'nde olmadığını ve kaybolduğunu gördük.Dosyalarla ilgilenen bir memura dosyanın nerede olduğunu sorduğumda aldığım cevap gayet düşündüren ve üzerinde durulması gereken bir konuydu :'Ne bileyim ben!Buralardadır baktın mı?Ha o zaman mahzendedir.Ama bugün gidemem.Şayet emeğimin karşılığını verirseniz bakarız! ' Aslında gayet açık bir şekilde memur yapması gereken bir iş karşılığında benden rüşvet istiyordu üstü kapalı da olsa.Bu ne demekti? İnsanların adalet aramaya geldiği bir adliyede bir memurun bunu gayet rahat ve açık bir şekilde söylemesi normal miydi? İşin diğer bir yanı bunu duyan müdürlerinin ve oradaki sayısız avukatın sessiz kalması olur bir şey miydi?
     İnanın pratik hayatını görmeye başlayan bir hukukçu adayının başına gelmemesi gereken en son şey başıma gelmişti.Bir an için bile olsam mesleğe ve insanlara olan saygımı yitirdim.Hatta gelecek hakkında yeni planlar bile geçirdim içimden.Ama bu en son olması gereken bir şeydi.Birinin yanması birilerinin de yakması gerekiyordu.Yoksa 'ben yanmazsam sen yanmazsan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa' dizeleri yoka sayılmış olurdu. 
      Merak ediyorsanız söyleyeyim rüşvet vermedim o memura vermem de.Durumu müdürüne giderek olması gerektiği gibi ve daha legal yollardan hallettim.Ancak yine de böyle şeylerin olmaması lazım.Eğer hala kendimizi hukuk devleti olarak görüyorsak...