12 Temmuz 2012 Perşembe

                                            ÖN YARGILARIMIZ
         Ön yargı,hayatımızın her alanında karşılaşacağımız bir terimdir.Ancak olumsuz bir olgu olarak düşünüldüğü için insanların kendine görmediği ya da görmek istemediği bir düşüncedir.Kelime anlamına baktığımızda ön yargı,belli bir durum hakkında önceden bir yargıya varmak ya da bir durum ya da kişinin aleyhine önceden oluşturulmuş bir kanaat ya da yanlılık ;gerekli bilgi edinmeden ya da inceleme yapmadan, herhangi bir konuda yetersiz hatta düşsel kanıtlara dayanılarak oluşan yargı ya da kavramlardır.Bu tanımları daha da genişletebiliriz tabi ama özünde kafamızdaki bir takım kalıplar dolayısıyla karşımızdaki kişi ya da kişiler hakkında aslında olmayan davranışlar yarattığımız bir kavramdır.
          Aslında insanoğlunun en çok yaptığı şeylerden biri karşısındaki insanı tanımadan onu belirli sınıflara sokmaktır.Bunu yıllardır yaşıyoruz ve görüyoruz.Örneğin siyah-beyaz ayrımı,başörtülü-başörtüsüz ayrımı,Türk-Kürt ayrımı,insanların şişman,zayıf,kıro olması,ses tonu,fiziki görüntüsü ...vs vs bu örnekleri o kadar çoğaltabiliriz ki.Ön yargılarımız hepimizin hayatına ketler vuran adeta virüs gibi bir olgudur.
         Önyargıları Güçlendiren Faktörler 
• Gereksinimler: Önyargılar “üstünlük duygusu” gibi bazı gereksinimleri giderir. Ör: Çingenelerin pis, hırsız, cahil, tembel olarak değerlendirilmelerinin arkasında kendisini temiz, dürüst, bilgili, çalışkan olma düşüncesi vardır.
• Engellenmenin Yarattığı Saldırganlık: Ekonomik, politik ve sosyal bakımından engellenmelerle karşılaşan bir kişi engellenmenin yarattığı saldırganlık duygularını bulabildiği uygun bir nesneye ya da gerçek kaynağı yerine azınlık gruba yöneltilir. Ör: Hitler döneminde Yahudilere yapılanlar örnek verilebilir. Bu dönemde Almanlar I.Dünya Savaşından yenik çıktıkları için sosyal ve ekonomik sorunları çok fazla yaşanıştır. Bu sorunların nedeninin Yahudiler olduğuna inandırmak Hitler için kolay olmuştur.
• Olayların Çarpıtılarak Algılanması: Yaşanan olayların ve aktarılan bilgilerin 
yanlış algılanması da insanların önyargılara sahip olmasında etkilidir 
Önyargıların devamlılığını sağlayan da insanların önyargılarına uygun bilgileri 
seçip algılaması, ters gelen bilgileri ise, algılamamasıdır. Kısacası, önyargılı
kişiler, olmasını istedikleri veya görmek istediklerini algılar.
• Toplumsal Engeller: Önyargılı tutumlar genellikle hedef aldıkları grupların önüne bazı engeller koyarak, önyargılı insanların beklentilerine uyarak, önyargıyı güçlendirir.
          Unutmayalım, önyargı bize hiçbir şey kazandırmadığı gibi kaybetmemize bile sebep olabilir. İnsan zihni tüm olayları tam olarak algılama yeteneğine sahip değil.Bunu şu bilimsel verilerle de anlatabiliriz. Normalde, yaşadığımız ortamda saniyede 15 milyon Bit’lik olay gerçekleşirken insan beyni bunun sadece 15 Bit’ini algılayabiliyor. Düşünebiliyor musunuz? Milyonda bir ! Bu ne demek? Hiçbir şey göründüğü gibi değildir! Lütfen ilk algımıza göre hareket etmeden önce olayların boyutunu sakince bir düşünelim. Bir kişi ya da duruma yaftayı yapıştırmadan önce sakin olalım ve verdiğim bu bilimsel veriyi düşünelim. Milyonda bir!
         Bir insan ya da olaya karşı beklenti içince olmak hayatımızı kısıtlar. Düşünün, birebir yaşadığımız olay içinde bile gerçekleri tam olarak algılayamıyoruz, bir de beklentilerimizi karşılamaya çalışırsak neler olur! Birinden ya da bir durumdan beklenti içinde olmak yerine kendimize odaklanalım. Bırakalım o kişi ya da olay nasıl olursa olsun. Biz kendimizi geliştirmeye uğraşalım. Beklentiler gerçekleri algılamamızı engeller. Eğer onlara çok odaklanırsak gerçekleri görme şansımız azalır. Hele bir de beklentimiz karşılanmazsa… İşte o zaman hayal kırıklığı ve sıkıntı ve hatta sinirlenme gibi duygular yaşarız.
         Yazımı şu şekilde belirtmek istiyorum. Başkaları odaklı hayatlar yaşadığımızda daima üzülürüz. Her zaman ama her zaman kendimize bakmalıyız. Bu oyunda başrol biziz. Bırakalım başkalarına yaftalar yapıştırmayı veya özünü bilmediğimiz olaylarla ilgili sert yorumlar yapıp kafamızda yanlış fikirler oluşturmayı.Herkesi kendimiz gibi ya da kendi istediğimiz gibi görmeyi bırakıp onun da farklı bir insan olduğunu ve kendini belirtme şekillerinin herkesten ayrı olduğunu kabullenmek zorundayız.Aksi halde dünya zaten böyle yaşanmıyorken daha da yaşanmaz bir hale gelir.Dediğim gibi ilk önce kendimizi sorgulamalıyız ve ilk önce bazı şeyleri kendimizden yola çıkarak düzeltmeye başlamalıyız.Çünkü böyle davranmadığımız anlarda ön yargılarımız bizi yönlendirir. 
        Peki ön yargılı olmak bize ne kazandırır? Tabii ki hiç birşey! İnsanlarla ilişkilerimizi bozar, bizi onlardan uzaklaştırır ve böyle bir şey olmayacaksa bile onların da bize ön yargılı yaklaşmalarına sebebiyet verir. Günlük hayatta hiç de uzak olmadığımız türden davranışlar bunlar. Sebebi de, daha anlamadan ölçüp tartmadan geliştirdiğimiz ön yargılar. Özellikle de değişiklik zamanlarında ortaya çıkar. Altında yatan, gerçekte çoğu zaman insanoğlunun bilinmeyene karşı geliştirdiği korku ve şüphedir. Hayatın her alanında geliştirdiğimiz bu ön yargılar bize köstek olmaktan başka bir işe yaramazlar.Hatta bazen ön yargılarımızı o kadar çok büyütüyoruz ki hayatı ve bazen de mutluluğu kaçırıyoruz.Kendi gücümüzü hafife alıyor, becerilerimizi görmezden geliyor, güvensizliğin verdiği bu ön yargıları işimize bulaştırıyor, başarısız oluyor ve sonra da suçu çevrede arıyoruz. Halbuki bu ön yargıları oluşturan da biziz, onlardan kurtulabilecek olan da! 
        Daha sağlıklı ve güzel bir ortamda yaşamak dururken insanlar birbirine karşı neden ön yargılı davranırlar?  Sonuç olarak insanoğlunu diğer canlılardan ayırt eden en önemli özellikleri ayırt edebilme ve düşünebilme yeteneğidir. Sizce de mantıklı olan insanlara yaftalarla yaklaşmamak değil mi? O zaman neden önce kendimizden başlamıyoruz ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder