DUYGULAR MI DÜŞÜNCELER Mİ?
Duygulara
kalbin, mantığa ise aklın yön verdiğini düşünürsek her ikisi de gerçekten
önemli. İkisini birbirinden ayrı düşünmek pek bir anlamsız olur
düşüncesindeyim.İki zıt düşünce gibi görünse de biri birinden ayrı düşünülemez.
Duygu,insanı
diğer canlılardan ayıran temel özelliklerdendir.Duygular
tehlike,acı,kayıp,hedeflere ilerleme gibi sadece akla mantığa bırakılmayacak
konularda bize yol gösterir. Mantık ise akıl yürütmeyle doğru ve yanlışın
ayrımını yapan disiplindir.İyi sonuçlara ulaşabilmenin yolu mantıklı
düşünmekten geçer diyebiliriz.Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta var;
Mantık her şeyi çözer yoluna koyar gibi görünse de durum biraz karmaşıktır.Hayatın
akışını sadece mantığa bırakmak hayal kırıklıklarına neden olabilir.Sadece
mantıkla alınan kararların sonradan iyi sonuçlar vermediği görülmüştür.
İş
seçiminde,eş seçiminde ve hayatımızı önemli ölçüde etkileyecek kararlarda
mantığı devreye sokup, mantıksal kararlar alabilirsiniz.Aldığınız kararlar sizi
tatmin ediyor gibi görülebilir.İlk başlarda her şey yolunda gibi görünse
de sonraları duygusal boşluğun yarattığı tahribat ve tatminsizlikler
,sorunların çıkmasına neden olacaktır.
Evlenme kararı alan iki insanı
düşünün kuru mantıkla bir araya gelmişler, evlenmelerinde hiçbir sorun yok ama
aralarında ne duygu var nede uyum.İşin ilginç yanı her şey mantığa uygun
başlıyor ve yine her şey mantığa uygun devam ediyor.anlaşmazlıklar, şiddetli
geçimsizlik her şey mantıklı.boşanma süreci başlıyor…Oda mantıklı.Yani
evliliğinize mantıkla başlıyorsunuz yine mantıklı nedenlerle son buluyor.Her
şey mantığa uygun .
Sözün
özü mantık ile başlayan her neyse yine o kadar mantıklı nedenlerle sona eriyor.
Sosyobiyologlara
göre duygularımız, zorluklara karşı bir hedefe doğru ilerleme, eşine bağlanma
ve bir aile kurma gibi yalnızca akla ve mantığa bırakılamayacak durum ve
görevlerde bize yol göstericidir. Her duygu, bizi insan hayatında tekrarlanan
güçlüklerle baş edebilecek şekilde yönlendirir. İnsan doğasını, duyguların
gücünden soyutlayarak kuru bir mantıkla anlamaya çalışmak, eksik bir
anlayıştır. Diğer canlılardan farklı olarak duygularımızın bilincindeyiz ve
onları ifade edebiliyoruz. İnsan olarak ne kadar şanslıyız. İşin ilginci bu
duygularımızı, mantığımızla da birleştirebiliyoruz. Sadece duygularımız olsa ve
mantığımız olmamış olsa bu durumda sadece duygularımızla hareket eder, hep
duygusal kararlar alırdık. Tam tersi, sadece mantığımızla hareket etmiş olsak
hep mantıksal kararlar alırdık ki bu da yine sonuçların iyi olacağını
göstermez. Yaşam sadece mantıkla veya sadece duygularla alınan yanlış karar
örnekleriyle dolu. Hayatımızın her alanında hem duygularımızı hem de
mantığımızı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ama
bir kişi eğer ikilemde kalmış ise hangisine başvurmalı diye düşünecek
olursak,cevap kesinlikle duygular olmalı.Çünkü akıl zaman zaman insanı kendi
çıkarları doğrultusunda hareket etmeye zorlar.Buda çevresindeki insanları kaale
almayan bencil bir insan tipi ortaya çıkarır.Devreye kalp (duygu) girdiğinde
ise; çevresindeki insanlarla ilişkileri samimi olan , manevi olarak huzur
bulmuş insanlar ortaya çıkar.
Oysa insan ne tamamen
duygudan ne de tamamen mantıktan ibarettir. İnsanın duygulanması için de mantık
yürütmesi gerekir. Bizim duygularımız kendiliğinden oluşmaz. Biz ancak bir
olayın sonuçlarını düşünüp değerlendirdiğimizde, olası sonuçlar bizim için bir
anlam ifade ediyorsa duygulanırız. Sonuçlarına kayıtsız kalacağımız olaylar ise
bizi hiç duygulandırmaz. Bizim öfke, endişe, kıskançlık, utanma gibi
duygularımızın arkasında hep aynı kalıp vardır. Önce durumu kavrar sonra olası
sonucu düşünürüz ve duygularımız bu olası sonuçlar üzerinde oluşur.
Lazarus'ların (Richard & Bernize Lazarus) dediği gibi "Duygularımızın
mantığı vardır." Sevdiğimiz birisi bir başkasına ilgi gösterdiği zaman
kıskanırız; çünkü sevdiğimizin bize olan ilgisinin eskisi gibi olmayacağını
düşünürüz. Böyle bir durumda da hem kendi gözümüzde hem de başkalarının gözünde
değerimizin azalacağını düşünerek duygulanırız. Söz konusu duruma yoğun bir
"anlam" yüklediğimiz için duygulanırız. Kullandığımız mantık bizim
kıskançlık duygumuzun ortaya çıkmasına neden olur.
Uzun zamandan beri sol beynimizin, konuşma,
sayısal işlemler ve analiz gibi konularda yetkin olduğunu; sağ beynimizin ise
duygular, renkler, boyut ve sentez konularında yetkin olduğunu biliyoruz. İki
lop arasında yoğun sinir liflerinden oluşan köprü, sağ ve sol beynin sürekli
bilgi alışverişi yapmasını sağladığını da biliyoruz. İnsan düşünürken
duygularından yararlanıyor; duygulanırken de mantığını kullanıyor.
İnsan bazı durumlarda o kadar hızlı karar alır ki
bu karar sırasında hangi mantığı kullandığını bile fark etmeye zaman bulamaz.
Birinin bizi kandırmaya çalıştığını düşünelim, duygusal beynimiz bu durumu
anında sezer ve o kişiye güvenmeme kararı alır. Bu bizim hayatta kalmamızı
sağlayan büyük bir avantajdır; çünkü aynı değerlendirmeyi önce mantık
süzgecinden geçirip sonra karar almak çok daha uzun zaman alırdı. Biz
değerlendirmeyi bitirene kadar iş işten geçmiş olurdu. Sezgilerimizin gücü,
bize atalarımızdan kalmış bir mirastır. Atalarımız tehlikeli ve acil durumlarda
düşünmek için zaman harcamak zorunda kalsalardı vahşi hayvanlara yem olurlardı,
biz de hayatta olamazdık.
Özel ilişkilerimizde, iş ilişkilerimizde ve satın alma davranışlarımızda
aldığımız bütün kararların içinde duygularımız vardır; ama bunlar boşlukta,
rastgele oluşan duygular değildir. Hepsinin bir çerçevesi, bir mantığı vardır.
Mesela bir insanın öfkelenmesi sadece ilkel bir duygunun sergilenmesi değildir.
İnsan ancak sonucunda kendi kişiliğine zarar geleceğini , haksızlığa
uğrayacağını düşündüğü zaman öfkelenir. Birinin öfkelenmesi için olaylara,
kişilere ve sonuçlara anlam yüklemesi gerekir. Yoksa hiç kimse "üzerine
alınmadığı" bir duruma öfkelenmez. Bizim öfkemiz durup duruken oluşmaz.
Öfkelenmek elbette bir duygudur; ama bu duygunun kuvvetli bir mantığı
vardır.
Olası sonuçlarına anlam yüklemediğimiz hiçbir durumda duygularımız
harekete geçmez. Bu nedenle duygularımız ve mantığımız birbirinin alternatifi
değil, bir bütündür. Duygularımızın ve mantığımızın birlikteliği ne kadar güçlü
olursa aldığımız kararlar ve göstereceğimiz yaratıcılık o kadar etkili olur.
Bazı satın alma kararlarında duygularımız daha yoğun rol alırken
bazılarında mantığımız ön plana çıkar. Toplum içindeki kimliğimizi ilgilendiren
ürünler hakkında karar alırken duygularımız ön plana çıkar. Bir giysiyi seçme
kararında daha gergin olurken evimizi hangi boya markasıyla boyatacağımızda
benzer baskıyı hissetmeyiz. Boya markası kararında mantığımız ön plandadır,
çoğu kez de bu kararı işin bilen bir ustaya bırakırız. Buradaki baskı, olsa
olsa çok para harcamama baskısıdır.
Duygularımızın ön plana çıktığı kararlar, bizim kimliğimizi oluşturan
ürünlerle ilgili kararlardır. Mantıksal tüketim kararları ise ilgimizin düşük
olduğu kararlardır. (Pazarlamada bu kararlar "high involment" ve
"low involment" diye adlandırılır.)
Araba, saat, giysi, çanta gibi bizim kim olduğumuz hakkında etrafımıza
bilgi veren ürünleri seçerken duygularımız etkin olarak devreye girer. Bir kadının
kendine çanta alırken içine girdiği ruh haliyle süper marketten deterjan
alırken içine girdiği ruh hali tamamen farklıdır.
Tüketim kararlarımızın çoğunda duygularımızı harekete geçirdiğimiz için
pazarlama iletişiminin duygular üzerine olması gerektiği doğrudur; ama
pazarlama iletişiminin sadece duygusal bir iletişim olması büyük bir
eksikliktir. Bütün kararlarımız bir mantığa dayalı olduğuna göre, reklamların
aynı zamanda mantığımıza da hitap etmesi gerekir. Oysa televizyonda gördüğümüz
reklamların çoğunda herhangi bir mantıksal gerekçe yoktur. Reklamların çoğu ya
tüketiciyi eğlendiren ya da yüksek dozda yaratıcılığın sergilendiği
reklamlardır. Çoğu markanın reklamında bizim o markayı neden satın almamız
gerektiği anlatılmaz. Markanın rakiplerinden hangi farkının ne olduğunu
söylemez.
Nasıl beynimiz, mantığımızla duygularımızı bir bütünlük içinde
yönetiyorsa markalar da bir anlam çerçevesinde tüketicilerinin hem mantıklarına
hem duygularına hitap etmelidir.
Çünkü aklınız, tecrübelerinizi unutmaz ve
sadece tecrübelerinize göre konuşur..Duygularınızsa sadece çekici olanı dile
getirecektir!