YENİ
DÖNEME MERHABA
Çok uzun ve yorucu bir
aradan sonra tekrar bir şeyler yazmak çok rahatlatıcı bir durum.Neden bu kadar
ara verdiğim konusuna ilerleyen paragraflarda ayrıntılı olarak ineceğim için
biraz giriş yapmak istiyorum.
Hayatımın uzun ve
yorucu dönemi demiştim biraz önce.Sanırım tam anlamıyla bu tabirin içini
dolduracak şeyler yaşadım yazamadığım bu süre içerisinde.Bilenler bilir-ki ben
de yeni tecrübe edindim-geçiş dönemleri insanlar için çok zordur.Size bu süre
içerisinde yaşadığım anıları ve tecrübeleri anlatmak istiyorum.Kimbilir belki
günün birinde benim durumuma düşen bir arkadaş bu yazıyı okur da en azından
daha kolay bir şekilde bu dönemi atlatır.
Biliyorsunuz ki her hukuk
öğrencisinin son 2 senesi gerçekten zor geçer.(İstisnaları ayrı
tutuyorum.)Çünkü ilk 2 senelik alışma sürecinden sonra daha çok pratiğe yönelik
ve uygulaması daha fazla ders ve konular gelir ki hayati önem taşımaktadır.Bu
hayati önem arz eden konulara bir de değerli hocalarımız hayati önem değer
biçtiğinde tadından yenilmez bir durum ortaya çıkıyor.Zaten en başından beri
neden böyle bir sistem olduğunu anlamadığım dönemlik sistemde bir sınavın bitip
diğerinin başlaması,konuların sıkışması ve hatta işlenmeden sınava dahil
edilmesi gibi birçok olumsuz durum öğrenci aleyhine oluşan birkaç durum
arasında.Hal böyle olunca konuların yetişmesi,sınavların güzel geçmesi içinse
bir telaş başlar:Ders çalışmak.Uykusuz geceler,kafeinli bir
yaşam,yemeğe,sevgiliye ve hatta yaşama bile zaman ayıramama da bu durumu izler
niteliktedir.Hele ki olağandan fazla sıkıntı yapan bir öğrenci içinse
psikolojik rahatsızlıklara kadar giden bir süreç ortaya çıkar.
Aslında dersler ve
notlar hakkında söylemek istediğim o kadar şey var ki! Örneğin sınav zamanı
ortaya çıkan ‘Kanka’lar,bütün sene hiç duymadığın ve sınav zamanı türeyen
‘Kardeşim’ler,çok iyi arkadaşların bile 2 satır nor için birbirini satması gibi
alçakça durmlar şimdilik aklıma gelenler.He bir de sınav zamanları
fotokopicilerde uzayan kuyruklar,öğrencilerin sırtından geçinmeye çalışan
işletmeciler de ayrıca değinilmesi gereken konulardan birkaçı.
Sanırım bu kadar
ders,not,hoca konusu yeterli.Şimdi gelelim patatesin faydalarına.Bu süreç
içerisinde bunlarla uğraşırken hiç de beklemediğiniz bir takım durumlar ortaya
çıkabiliyor.Bunlardan birisi de ev sahipleri ve bitmek bilmeyen
istekleri.Günümüzde en büyük nimetlerden birisi de ev sahibi olmak sanırım.Başını
sokabileceğin mutlu bir yuva sahibi olmak.He bir de onun haricinde bir evin
olursa değmeyin keyfinize.Çocukluğumu yaşadığım yerde gördüğüm kadarıyla ev
sahibi olmak çok zor.Çünkü kiracı her zaman dört dörtlük bulamayabilirsin.Hele
istediğin gibi de çıkmazsa sürünürsün vesselam.Ancak büyük şehirlerde özellikle
İstanbul gibi metropolitan şehirlerde bu durum tam tersine dönüyor ve bu sefer
zor durumda olan kiracı oluyor.Resmen işçi-işveren ilişkisinde olduğu
gibi-aslında Yargıtay kararlarına bakarsak işçi kiracıdan daha çok
korunuyor-kiracının geleceği de kiralayanın iki dudağının arasında.Hal böyle
olunca sene içerisinde kira arttırma,yok kızım gelecek oğlum gelecek gibi
durumlara maruz kalma çok sık ortaya çıkan durumlar.Şimdi anlattığım bu durumu
bir de öğrenci açısından değerlendirin.Ailesinin gönderdiği para ile geçinmeye
çalışan,ders çalışıp okulunu bitirmesi gereken yani asli sorumlulukları ile
uğraşması gerekirken bu denli büyük feri sorumluluklarının doğması.Tabi bu eve
çıkan öğrenciler için söz konusu.Bir de bunların yanına yemek
yapmak,temizlik,faturalar gibi ev yaşamı için gerekli diğer konuları da eklemek
lazım.Yurtta kalan öğrenciler içinse oda arkadaşlarının tutumu,yurt
görevlilerinin tutumu,yemeklerin güzel olmaması,odalara gereken özenin gösterilmemesi(özellikle
temizlik) feri sorumluluklar arasında gösterilebilir.
Ders ve barınma
konusunu bir şekilde hallettik.Şimdi gelelim en büyük soruna:Mezuniyet ve iş
bulma süreci.Yazıma başlarken de söylemiştim.Bu dönemde hayatın bir geçiş
aşaması söz konusu ve işin daha da kötü tarafı bunu yönlendirmek elinde olmayan
bir durum.İleriye yönelik sıkı ve kusursuz planlar yapsan da geçiş aşamasındaki
bu dönemde iradenle etki edebilmen son derece az.
Mezuniyet sürecinden
söz edecek olursak bu sürecin gerçekten sıkıntılı bir durum olduğunu
söyleyebilirim.Hele ki son sınıfa kadar dersi kalmamış yada alttan derslerini
temizlemiş bir öğrenci gözüyle baktığınızda geçmiş yıllarda yapılan hataların
tekrarlanma lüksü yoktur.Çünkü geçmiş yıllarda şansınız vardır.Bir kere daha
alabilirsiniz,yaz okulu ile verebilirsiniz vs vs.Ancak son sınıfta böyle bir
durum söz konusu olmaz.Mazallah okulu uzatıverirsiniz ki bu aile tarafından hiç
hoş karşılanmayan bir durumdur.Son olarak mezuniyet dönemiyle ilgili şu
konulara da değinmek istiyorum.Birincisi ders hocalarının tutumları,ikincisi
okulun tutumu.Bu kadar stresli bir döneme bir de ders hocalarınızın not
yönünden olumsuz tutumları da eklendiğinde emin olun hayat daha da çekilmez
hale geliyor.Öğrenci psikolojisinden anlamayan hocaların birkaç puan için bile
öğrencileri bıraktığı bir sistem insan sağlığı bakımından çok sağlıklı sonuçlar
doğurmayacaktır.Şundan kesinlikle eminim ki hukuk,tıp,mühendislik gibi teorik
bakımdan oldukça zorlu bölümlerde öğrencilerin ruhsal ve psikolojik destek
almaması neredeyse mucize denilebilir.Bu temelinde sürekli değişen ve hiçbir
zaman oturmayan bir eğitim sisteminden de kaynaklanabilir,beceriksiz
yöneticilerden de kaynaklanabilir.Bu konuda çok fazla yorum yapmak
istemiyorum.Ancak bazı durumların yürümediği ve böyle gitmemesi gerektiği çok
aşikar.Gelelim okulun tutumuna.Burada okulumu afişe ederek lekeleme gibi bir
amacım yok.Ancak öğrenciye yönelik bazı olumsuz tutumlarını da söylemek
istiyorum.Bunlar arasında adı ‘öğrenci işleri’olmasına rağmen öğrencinin işleri
ile ilgilenmeyen hatta çoğu zaman kulak ardı eden bir memur kitlesi,insanın
hayatında her zaman hatırlamak istediği bir mezuniyet gününü çekilmez ve
hatırlamak bile istenilmeyecek bir duruma getiren komisyon,dekanlık ile
öğrenciler arasında köprü kurması için seçilmiş ancak kendi menfaatlerini
düşünen bir öğrenci başkanı,öğrencilerden çok uzak bir dekanlık şimdilik aklıma
gelenler arasında…
Gelelim ülkemiz
bakımından da en sıkıntılı konuya:İŞ BULMA SÜRECİ.Bazı bölümler için iş bulmak
sorun arz etmese de yıllık 10.000 kişi civarında mezun veren bölümler açısından
bu durum sıkıntı oluşturuyor.Gündeme geldiği günden bu güne kadar şiddetle
savunduğum ‘Avukatlık Sınavı’nın bir nebze de olsa bu duruma çare olabileceği
kanaatindeyim.Sonuçta her okulun bölümlere olan bakış açısı aynı değil ve mezun
olan bunca kişinin bir noktada ayrılması gerekir.Günümüzde halen sıcaklığını
koruyan bir durum olsa da hukuki düzenleme biraz zaman alacak gibi gözüküyor.Mevcut
durum üzerinden konuşacak olursak bu denli büyük mezun oranlarının olması hukuk
fakültesi öğrencisinin mezuniyet süreci ile birlikte çok büyük bir rakip
ordusuyla karşılaşmasına yol açıyor.Bir de bu duruma öğrencinin staj
zorunluluğunun olması ve yanında çalışacağı avukatın-bahsettiğim ücret
konusunda- herhangi bir zorunluluğunun da olmaması eklenince ortaya gerçekten
trajikomik bir durum ortaya çıkıyor.Mezuniyet sürecinden sonra iş görüşmelerine
giden bir öğrencinin ‘asgari ücretli bir aile 800 tl ile geçiniyorsa sana 300
tl yeter’ yada ‘biz büyük bir hukuk bürosu olduğumuz için stajyere para
vermiyoruz.’ gibi cümlelerle karşılaşması da bu koşullar dikkate alındığında
gayet normal karşılanmalı.Özellikle Baronun stajyerlerine bu denli soğuk
yaklaşmasını anlamak son derece güç.Geleceğin hukuk düzenini sağlayacak olan
öğrencilerine bu denli koşullarda staj yaptırmak ne kadar sağlıklı olabilir ki?
Bu şartlarda staj yapan bir öğrencinin ilerideki yaşantısında da kendi yanına
alacağı stajyerlerine böyle davranmayacağını kim taahhüt edebilir? Son olarak 4
senelik bir bölümü bitirip de staj sürecinde-ki bu durum için meslek liseleri
ve üniversitelerin okul döneminde staj zorunluluğu olan bölümlerine baktığımızda
staj yapan öğrenciye sigorta ve belli miktarda ücret verildiği
görülmektedir-kendi hayatını dahi idame edemeyecek koşullarda çalışan kişi ne
kadar olumlu bir staj süreci geçirebilir?
Sanırım bu yazının
özeti bir dokunup bin ah işitmek olsa gerek.Ancak ülkemizde insana verilen
değer konusunda çok büyük problemler yaşanmaktadır.Bunun örneklerini de
hayatımızın her alanında çok açık bir şekilde görebiliyoruz.Ben sadece bir
kesitinden örnekler verdim.Kimbilir belki de bu tür hukuksuzlukları görüp ‘Hukukun
üstünlüğü’ ilkesini savunmak daha kolay olacaktır.